Deflasyon Nedir?
Deflasyon, fiyatların genel seviyesinin düşmesi demektir. Enflasyon, fiyatların genel seviyesinin artması olduğuna göre; deflasyonu enflasyonun tersi ya da “eksi enflasyon” olarak düşünebiliriz.
Dün 100 TL’ye aldığınız bir gömleğin fiyatının bugün 90TL’ye düştüğünü, ve benzer düşüşlerin ekonominin genelinde, günlük hayatta kullandığınız birçok üründe gerçekleştiğini düşünün. Bu deflasyondur.
Tanım olarak olumsuz bir durumu yansıtmıyor gibi görünse de, aslında ekonomik olarak ciddi riskler taşır.
Deflasyon Sebepleri
Deflasyona neden olan iki tür faktör vardır: Talep yetersiz olabilir veya arz fazla olabilir.
Olumsuz ekonomik olaylar – mesela küresel salgın – mal ve hizmetlere olan talebin düşmesine neden olabilir. Ekonominin geleceğine veya işsizliğe dair endişeler, insanların daha az harcama yapmasına ve daha fazla tasarruf etmesine neden olur. Benzer şekilde, merkez bankalarının para politikasını sıkılaştırması - mesela faiz oranlarını artırarak - insanların daha fazla tasarruf etmesini ve daha az harcama yapmasını sağlar; tüketicinin mal ve hizmet almak için isteği azalır.
Deflasyona bir ürünün bollaşması da neden olabilir. Teknolojik gelişmeler veya yeni teknolojilerin üretime hızlı uygulanması, ürünlerin üretim maliyetlerini düşürebilir ve arzlarını artırabilir. Rekabet ile beraber, üretici de ürünün fiyatını düşürür.
Deflasyon Etkileri Nelerdir?
Deflasyon fiyatların düşmesi ise ve gelirim aynı ise, bu daha çok ürün ve hizmet alabilirim demek. Aslında kulağa hiç de kötü gelmiyor!
İlk bakışta, evet. Ancak fiyatların devamlı düşmesi ve bir ürünün fiyatının yarın daha düşük olabileceği beklentisi, aslında birçok riski de birlikte getiriyor.
Fiyatlar düşmeye başladığında, insanlar fiyatların daha fazla düşebileceğini düşünerek harcamalarını ertelemeye başlar. Alacağınız kıyafetin, çamaşır makinesinin, arabanın veya evin fiyatı bir gün, bir hafta veya bir ay sonra daha ucuz olabilir. Bu yüzden, bekleyip sonra almayı tercih edersiniz.
Fiyatlar ve satışlar düşünce, şirketler daha az kar etmeye başlar. Bazı şirketler zarar edebilir, veya iflas edebilir.
Karı düşen şirket, fiyatların yakın zamanda artmayacağını düşünerek, maliyetlerini kısmaya başlar.
Şirketlerin genellikle en çok kontrol edebildikleri ve en büyük maliyet kalemi, istihdamdır.
Bu durumda, şirketler çalışan sayısını veya çalışanlara ödediği ücreti azaltır.
Bu durumun ekonominin geneline yayılması, toplumun gelirinin düşmesi ve daha az harcama yapması demektir.
Böylece bir döngü oluşur. Buna deflasyon sarmalı denir.
Üretim düşüşü, istihdam düşüşü, ücret düşüşü, talep azalması ve fiyatların düşüşü ile oluşan bu sarmal, ekonomik durgunluğu derinleştirir.
ABD’de yaşanan Büyük Buhran, bu sürecin en büyük örneği. ABD’de 1929 yılında başlayan ekonomik durgunluk, deflasyon sarmalı ile beraber büyük bir ekonomik krize dönüşmüştü.
Daha yakın zamanda ise, Japonya’nın deflasyon deneyimini biliyoruz. Japonya, 1990’ların ikinci yarısından itibaren başlayarak uzun süre hafif ve kronik deflasyon süreci ile mücadele etti.
Alınabilecek Tedbirler
Deflasyonla mücadele etmek için, hükümetler çeşitli politika önlemlerine başvurur. Bu önlemler, para ve maliye politikalarını gevşeterek, şirketlerin ucuz finansman ile maliyetlerini düşürmeyi, insanların gelirini artırmayı ve tüketimi canlandırmayı amaçlar.
- Para arzını artırmak
- Faiz oranlarını düşürmek
- Hem şirketler hem kişilerin kredi imkanlarını kolaylaştırmak
- Kamu harcamalarını artırmak
- Vergileri oranlarını indirmek